Vikipedi, özgür ansiklopedi
Ziya Paşa | |
Doğum tarihi | 1825 |
Ölüm tarihi | 17 Mayıs 1880 |
Doğum yeri | Türkiye / İstanbul |
Mesleği | Şair |
Konu başlıkları[gizle] |
Yaşam Öyküsü
Ziya Paşa batılılaşma yolundaki Türk Edebiyatının kurucuları arasındadır.İstanbul'da doğdu, 17 Mayıs 1880'de Adana'da öldü. Asıl adı Abdülhamid Ziyaeddinâ'dır. Beyazıt Rüştiyesi'ni bitirdi. Özel öğretmenlerden Arapça ve Farsça öğrendi. Sadaret Mektubî Kalemi'ne devam etti. Mustafa Reşid Paşa'nın yardımıyla 1855'te Saray Mabeyn Kâtipliği'ne girdi. Âli Paşa'nın sadrazam olmasıyla saraydan uzaklaştırıldı. Zaptiye Nezareti müsteşarlığı, 1861'de Kıbrıs, 1863'te Amasya mutasarrıflığı görevlerinde bulundu. Bosna bölgesi müfettişliği Meclis-i Vâlâ azalığı yaptı. 1865'te Meşrutiyet yanlısı Yeni Osmanlılar Cemiyetine girdi. İkinci kez Kıbrıs mutasarrıflığına atanınca, Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine, Namık Kemal'le birlikte 1867'de Paris'e kaçtı. Daha sonra Londra'ya geçti. Mustafa Fazıl Paşa'nın sağladığı olanaklarla, Namık Kemal'le birlikte 1868'te Hürriyet gazetesini çıkardı. Mustafa Fazıl Paşa sarayla anlaşıp, gösterdiği ilgiyi kesince, 1870'te Cenevre'ye geçti. Namık Kemal, Agah Efendi, Ali Suavi ve öbür arkadaşlarıyla Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin yönetiminde görev aldı. Ali Paşa'nın ölümü üzerine 1871'de İstanbul'a döndü. 1876'da Maarif Nezareti müsteşarlığına atanmasına değin birçok görevde bulundu. Namık Kemal'le birlikte Kanun-i Esasî Encümeni'nde çalıştı. II. Abdülhamid tarafından İstanbul'da bulunması sakıncalı görülerek, vezirlik rütbesiyle 1877'de Suriye valiliğine gönderildi. Daha sonra Adana valiliğine atandı. Burada görevdeyken öldü.
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi'yle birlikte, Tanzimat'la başlayan Batılılaşma hareketinin etkisinde gelişen ve çağdaş Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç yazardan biridir. 1855'te sarayda görev yaptığı yıllarda Fransızca'yı öğrenmiş, bu ona Fransız edebiyatını tanımanın yollarını açmıştır. Bir yandan da şiirler, padişaha ve Reşid Paşa'ya kasideler yazmıştır. 1859'da yazdığı Tercî-i Bend şiiriyle tanınmıştır. Paris'te bulunduğu yıllarda çeviriler de yapmıştır.
Hece ile yazılmış birkaç şarkısı dışında, Divan şiiri geleneğine bağlı kalmıştır. Kullandığı mazmunlarla bu şiir anlayışının duyuş ve düşünüş özelliklerinden yoğun biçimde yararlandığı görülür.
Batılılaşma yanlısı düşüncelerini, siyasal inançlarını, dil ve edebiyat konusundaki görüşlerini düz yazılarında dile getirmiştir. 1868'de Hürriyet'te yayımladığı ünlü Şiir ve İnşa makalesinde, Türk edebiyatının çağdaş bir düzeye erişmesini, gerçek Türk edebiyatı olan halk edebiyatının bu yenileşmede temel alınması gerektiğini savunmuştur. 1874'te çıkardığı Harâbat adlı antolojisinin önsözünde ise halk edebiyatını küçümseyerek Divan edebiyatını övdüğü görülür. Düşünce yanında beliren bu ikilem onun alışkanlıklardan ve duygulardan doğma muhafazakar yönü olarak nitelendirilmiştir.
Şiirlerinde, Tanzimat'la birlikte gelen halk, adalet, özgürlük, uygarlık gibi kavramları savunmuştur. Toplumdaki bozukluklar üzerinde durarak yeni insanı var edebilecek yeni bir düzenin nasıl oluşması gerektiğini işlemiştir. Kendi duygu ve düşünce evrenini dile getirdiği şiirlerinde de felsefi yanı ağır basar. Tercî-i Bend'de insanın yaşam gerçeği karşısında anlaşmazlıklar içindeki durumunu, us ve inançları arasındaki gizi Terk-i Bend'de de gene kişinin küçüklüğünü, insan iradesinin ve gücünün reddini tema olarak işlemiştir. Zulüm, adaletsizlik ve haksızlıkları, dönemin toplumsal bozukluklarını eleştirmiştir.
Başlıca eserleri
- Zafernâme, 1868;
- Harâbat, 3 cilt, 1874;
- Tercî-i Bend ve Terkib-i Bend, 1881;
- Eş'âr-ı Ziya, (ö.s), 1881;
- Endülüs Tarihi, 2 cilt, 1859;
- Rüya, (ö.s.), 1910;
- Veraset Mektupları, (ö.s.), 1910;
- Külliyat-ı Ziya Paşa, (ö.s), S. Nazif (derleme) 1924-1925;
- Ziya Paşa'nın Şiirleri, (ö.s.), 1960
Eserlerinden örnekler
Gazel
Diyâr-ı küfrü gezdim beldeler kâşâneler gördüm Dolaştım mülk-i islâmı bütün virâneler gördüm
Bulundum ben dahi dar-üş-şifa-yı Bab-ı Âli'de Felatun'a beğenmez anda çok divaneler gördüm
Huzur-ı güşe-i meyhaneyi ben görmedim gitti Ne meclisler ne sahbalar ne işret-haneler gördüm
Cihan namındaki bir maktel-i âma yolum düştü Hükümet derler anda bir nice sal-haneler gördüm
Ziya değmez humarı keyfine meyhane-i dehrin Bu işret-gehte ben çok durmadım ama neler gördüm.
Terkib-i Bend
Pek rengine aldanma felek eski felektir Zira feleğin meşreb-i nasazı dönektir
Ya bister-i kemhada ya viranede can ver Çün bay u geda hake beraber girecektir
Allah'a sığın şahs-i halimin gazabından Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir
Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm Şirin dahi kasdetmesi cana gülerektir
Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma Zerduz palan ursan eşşek yine eşşektir
Bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde İşret güher-i ademi temyize mihenktir
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz Divanelerin hemdemi divane gerektir
Afv ile mübeşşir midir eshab-ı meratib Kanun-i ceza acize mi has demektir
Milyonla çalan mesned-i izzete serefraz Birkaç kuruşu mürtekibin cay-i kürektir
Erbab-ı kemali çekemez nakıs olanlar Rencide olur dide-i huffaş ziyadan