Ocak 18, 2005
Karl Marx
Alman sosyalist kuramcı ve önder.Düşüncesi felsefe,iktisat,sosyoloji ve siyaset bilimi boyutlarını içerir. Yaşamını kapitalizm eleştirisine ve devrimci mücadeleye adamı; Friedrich Engels ile birlikte yazdığı Manifest der kommunistisehen Partei (1848; Komilnist Manifesto, 1920/Komilnist Manifesto ve Komilnizmin İlkeleri, 1991) cağımızın en etkili akımlarından birine adini ve temel siyasal programını vermiş; Das Kapital adli incelemesi bu programın ekonomik temelini oluşturmuştur. Kişisel yapıtlarıyla olduğu kadar Engels ile ortak çalışmalarıyla da temellerini attığı Marksizm, yalnızca bir kuram ya da yöntem değil, bütünsel bir dünya görüşünün ifadesi olmuştur. Gençliği ve düşüncesinin oluşumu. Yahudi asilli bir ailenin yedi çocuğundan biriydi. Avukatlık yapan babası büyük olasılıkla mesleğinde ilerleyebilmek için Protestanlığı benimsemiş, oğlunu da altı yaşına geldiğinde vaftiz ettirmişti. Ortaöğrenimini (1830-35) Trierde tamamlayan Marx, Ekim 1835te Bonn Üniversitesi’ne girdi. Orada bir yıl beşeri bilimler okuduktan sonra, 1836da Berlin Üniversitesi’nde hukuk ve felsefe öğrenimine başladı. Berlindeki en önemli deneyimi Hegelin felsefesiyle tanışmak oldu. Başlangıçta itici bulduğu Hegelci öğretinin devrimci öğrenci kültürünü derinden etkilediği bu dönemde , sonunda o da Doktorlar Kulübü olarak bilinen Genç Hegelci çevreye katildi. Grubun başlıca sözcüsü olan Bruno Bauer in üniversitedeki ilahiyat derslerini izledi. Bu arada Prusya yönetimi, hızla ateizme yönelen ve siyasal eylem den söz etmeye başlayan Genç Hegelcileri üniversitelerden uzaklaştırmaya girişmişti. 1832de Ludwig Feuerbachtan sonra, 1839da Bauer de görevden alindi. Marx'ın bu yıllardaki en yakın dostu olan Adolph Rutenberg ise, Genç Hegelcileri daha köklü bir toplumsal katliyama çağırıyordu. Bu elverişli, çelişmelerle dolu ortamda Marx'ın siyasal görüşleri liberal demokratlıktan başlayıp devrimci demokratlıktan geçerek sosyal demokratlığa ya da komünizme doğru gelindi. Kuramsal planda ise, gününde insanlığın bilim, düşünce ve kültür mirasının üç ana damarı sayılabilecek olan Alman felsefesi, İngiliz siyasal iktisadi ve Fransız sosyalizmi, önünde peş peşe açılan ve zamanla yeni bir sentezini ortaya koya cağı alanlar oldu. Marx, Demokritos ve Epikurosun felsefelerinin Hegelci çözümlemesine ayırdığı doktora tezini arkadaşlarının önerisi üzerine Jena Üniversitesi’ne sundu; Nisan 1841de doktorası kabul edildi. Gene 1841de Lud wig Feuerbacliin Das Wesen des Christen- tunis (Hıristiyanlığın Özü) adli yapıtını felsefede büyük bir olay olarak karşıladı. Feuerbachin Hegele yönelttiği maddeci eleştiriyi yerinde bularak, bundan böyle felsefe çalışmalarında Hegel’in diyalektik yöntemiyle Feuerbachin maddeciliğini birleştirmeye yöneldi. Prusyanin en gelişmiş sanayi bölgesi olan Kölnde, liberal burjuva muhalefetin yayın organı olarak yayın hayatına yeni atılan günlük Rheinische Zeitung gazetesine Mayıs 1842de yazı göndermeye başladı. Basın özgürlüğünü ele aldığı ilk makalesinde, özgürlük konusunda mutlak ve evrensel ahlak ilkelerinden yola çıkan soyut idealist bir yaklaşım görülüyordu.. 15 Ekini 1842de gazetenin yayın yönetmeni olan Marx, bu sıfatla Mart 1843e deg-in Rheinische Zeitungdaki başyazılarında, çok çeşitli toplumsal ve ekonomik sorunlara, bu arada yeni sahneye çıkan komümzim olgusuna da değindi. Tirajini u.·c katina cikardig-i gazetenin, liberal muhalefetin yayın organı olmaktan çıkarak, devrimci demokrasinin sözcülüğünü üstlenmesini sağladı. Marx'ın,Genç Hezelcilerden gittikçe uzaklaşan siyasal görüşlerinin gelişiminde ve felsefesinin idealizmden maddeciliğe yönelmesinde önemli bir aşamayı temsil eden gazete, Rusyanin baskısı üzerine, Mart 1843te Prusya yönetimince kapatıldı. Haziran 1843te çocukluk sevgilisi Jenny von Westphalenle evlenen Marx, Ekim 1843e değin onun oturduğu Kreuznacbta kaldıktan sonra, karısıyla Parise gitti. Kreuznacbta yazdığı Zur Kritik der Hegelschen Rechtsphilosophiede (Hegelin Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Katkı) Hegel eleştirisini Feuerbach gibi dinden değil, toplumsal ilişkilerden yola çıkan bir çözümlemeye dayandırdı. Sivil toplumun devlet tarafın dan değil, devletin sivil toplum tarafından belirlendik sonucuna vardığı bu incelemesi ne sonradan yazdığı ve dini halkın afyonu sayan ünlü ifadesine yer verdiği giriş metni, 1844te tek sayısını Arnold Rugeyle birlikte çıkardığı Deutsche-Franzo.·sische Jahrbilc herde (Alman-Fransiz Yıllıkları) yayımlandı. Bu derginin amacı Alman ve Fransız sosyalistlerini birleştirmekti; ama Ruge ılımlı, yalnızca aydınlatıcı nitelikte bir yayından yanayken, Marx yaşamdan ve kitlelerin mücadelesinden kopuk kuramlardan yarar ummuyor, var olan düzenin hiç ödün verilmeden eleştirilmesini ve kuramsal eleştiri ile devrimci uygulamanın birliğini savunuyordu . Aynı dergide yayımlanan Zur Juden frage (1844; Yahudi Meselesi, 1968) adli yazısında da Marx, Bruno Baueri Yahudilerin kurtuluşu sorununa idealist çerçeve içinde yaklaşmakla suçlarken, insanlığın kurtuluşunun yalnızca dinsel ve siyasal değil, ayni zamanda ekonomik ve toplumsal baskıları da yok etmeyi gerektirdiğini öne sürüyor; bu arada, yalnızca siyasal kurtuluş olarak gördüğü burjuva devriminin sınırlılığına dikkat çekiyordu. Rugeyle arasındaki görüş ayrılıklarının keskinleşmesi, Almanya içinde gizli dağıtımın zorluklan ve derginin İsviçreli yayımcılarını desteklerini çekmesi üzerine Deuts che-Franzo.·sische Jahrbilcheri sürdüremeyen Marx, Pariste Almanca çıkartılan Vor wliris! (İleri!) adli gazeteye yazı vermeye başladı. Eylül 1844te yayın kuruluna katıldığı bu gazeteye, ayni ay içinde birkaç günlüğüne Parise geldiğinde tanışıp hemen kaynaştığı Engelsin, Heinricli Heinenin ve Georg Heiweghin yazı göndermesini sağladı. Ağustos 1844te Vorwarts!te yayımlanan bir makalesinde, Silezyali dokumacıların ayaklanmasını konu aldı; olayı Alman işi sınıfının burjuvaziye karşı ilk önemli eylemi olarak değerlendirdi ve Alman halkının kurtuluşunu gerçekleştirecek tek dinamik öğenin proletarya olduğunu ileri sürdü. Paris yıllarında artık ekonomik ilişkilerin bütün ayrıntılarıyla incelenmesi gerektiği sonucuna da varan Marx, yaşamı boyunca uğraşacağı siyasal iktisat konusunda ilk çalışmalarına girişti. John Stuart Mill gibi iktisatçıların temel yetersizliğinin, kapitalizmi tarihsel bir gelişme olarak görmemelerinden ve kapitalist ilişkileri değişmez kabul etmelerinden kaynaklandığını öne sürdü.