Şubat 22, 2006

Yapı Denetim

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Jump to: navigation, search
Bu ansiklopedi maddesinin biçim olarak Vikipedi standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir.

Düzenleme yapıldıktan sonra bu açıklama silinmelidir.


Türkiye’de Yapı Denetim Sisteminin Gelişimi

H.Engin INAN, Oktay ERGUNAY

Türkiye’de yerleşme ve yapılaşmaları düzenleyen ve denetim esasları getiren yasal düzenlemeler Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte gelişmeye başlamıştır.

1930 yılında yürürlüğe giren 1580 sayılı “Belediye Kanunu” ve “Umumi Hıfzıssıha Kanunu” bu konudaki ilk yasal düzenlemelerdir. Daha sonra 1933 yılında yürürlüğe giren 2290 sayılı “Belediye Yapı ve Yolları Kanunu” ile Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri uygulanmakta olan Ebniye (Yapılar) Kanunu, büyük oranda değiştirilmiş ve kentlerin imar planlarının hazırlanması, yeni yapılacak yapılar, yollar, ruhsat alınması, fenni mesuliyet ve yapı denetimi konularında o günün şehircilik anlayışına uygun olarak yeni esaslar getirilmiştir. Türkiye’de imar mevzuatının ve yapı denetiminin temelleri bu yasa ile atılmıştır.

1939-1944 yılları arasında, 26 Aralık 1939 büyük Erzincan depremi ile başlayıp, ortalama 7 ay gibi kısa aralıklarla, Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde Niksar-Erbaa, Adapazarı-Hendek, Tosya-Ladik ve Bolu-Gerede depremlerinde, 43319 kişinin hayatını kaybetmesi, 75 bin kişinin yaralanması, 200 binin üzerinde yapının yıkılması veya kullanılmaz hale gelmesi üzerine, o günün Cumhuriyet Hükümeti, depremlerin neden olduğu zararların, yalnızca, yıkılanın yerine yeni ev yaparak çözülemeyeceği gerçeğini kavramış ve depremlere karşı güvenli yerleşme ve yapılaşmaların gerektiğine inanarak, 1944 yılında 4623 sayılı “Yer Sarsıntılarından Evvel ve Sonra Alınacak Tedbirler Hakkında Kanunu” çıkartmıştır.

Bu kanunla ülkede deprem tehlikesinin belirlenmesi, zorunluluğu getirilmiş ve deprem bölgelerinde yapılacak yapılar için yeni kurallar öngörülmüştür, Ayrıca 2290 sayılı kanuna ek olarak, yerleşme ve yapı denetimine yeni esaslar getirilmiştir.

Daha sonra Ülkede yüksek oranlarda olan konut ihtiyacının sağlıklı yol ve yöntemlerle karşılanabilmesi için 1948 yılında 5228 sayılı “Bina Yapımı Teşvik Kanunu” çıkarılmıştır. Ancak 1950’lerden sonra yaşanan hızlı göçler ve plansız sanayileşme eğilimleri, çarpık ve kaçak kentleşme ve denetimsiz yapılaşma olgusunu hızla artırmış ve o tarihe kadar çıkarılmış olan yasa ve yönetmelikler kısa süre içersinde uygulanamaz hale gelmiştir.

Bu gelişmeler üzerine 1956 yılında 6785 sayılı “İmar Kanunu” çıkarılarak, planlama ve yapılaşmaya ilişkin yetkiler merkezde toplanmıştır. Zamanına göre hayli ileri sayılan bu kanunla, yerleşme yerlerinin belirlenmesi, fenni mesuliyet ve yapı denetimi konularına, 2290 sayılı kanuna oranla, daha açık tanımlar getirilmiştir.

1958 yılında ise, 7116 sayılı yasa ile, İmar ve İskan Bakanlığı adı altında yeni bir Bakanlık kurularak, bu tarihe kadar Bayındırlık Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan, Ülkenin, bölge, şehir ve köylerin fiziksel planlarını yapmak, konut ve iskan sorunlarına akılcı çözümler üretmek, imar ve afet mevzuatlarını yürütmek, afet zararlarını azaltmak ve ülkedeki yapı malzemelerinin geliştirilmesini yönlendirmek görevleri, bu yeni Bakanlığa devredilmiştir.

1958 yılında İmar ve İskan Bakanlığı kurulmuş olmasına rağmen, hızlı ve çarpık kentleşme ve sanayileşme, denetimsiz ve kaçak yapılaşma eğilimleri 1966 yılında çıkarılan “Gecekondu Kanunu”na rağmen engellenememiş ve 1972 yılında 1605 sayılı yasa çıkarılarak, İmar kanunu; metropol kentler, bölge ve alt bölge planlaması, kavramları getirilerek, planlamanın kademelendirilmesi esasları düzenlenmiştir.

1980’li yılların başlarından sonra, fiziksel planlama faaliyetlerinin merkezi yönetimin vesayeti altında geliştirilemeyeceği düşüncesi hakim olmuş ve 1985 yılında, halen de yürürlükte olan 3194 sayılı “İmar Kanunu” çıkarılarak, planlama süreçlerine ilişkin tüm yetkiler, mücavir alan sınırları içersinde belediyelere, dışında ise Valiliklere devredilmiştir.

Temelleri, 1933 yılında çıkarılmış olan “Belediye Yapı ve Yoları Kanunu” ile atılmış olan yerleşme ve yapılaşmaların denetimi sistemi; aradan 71 yıl geçmiş olmasına ve bu süre içersinde, yukarıda özetlenen bir çok yasal düzenlemeye rağmen başarılı olamamış ve hemen her depremden veya kendiliğinden çöken her yapıdan sonra, yoğun bir şekilde tartışılmış ve çeşitli alternatifler önerilmiştir. Yapı denetimi konusundaki sorunlar ve çözüm arayışları zaman zaman Beş Yıllık Kalkınma Planlarında da yer almış olmasına rağmen, günümüze kadar bu konuda etkin önlemler alınamamıştır.

Örneğin:

- Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın (1973-1977), konut sektörü ile ilgili tedbirleri arasında “ticari amaçla yapılan konutların daha sıkı denetlenmesini sağlayacak yasal ve idari tedbirlerin alınacağı”

- Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında (1979-1983) “Doğal afetlere ve özellikle depremlere duyarlı yörelerde, özel standart ve yönetmeliklerin uygulanması ve mevcut yapılarda dayanımı artıracak onarım ve güçlendirme çalışmalarının yapılacağı,

- Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planında (1990-1994) “Yapı denetimindeki mevcut aksaklıkların giderilmesi için yeni bir yapı denetim sisteminin geliştirileceği, inşaatlarda standart dışı malzeme kullanımının kesinlikle önleneceği”

- Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1996-2000) “3194 sayılı İmar Kanununda; planları yapan, yaptıran ve aykırı hareket edenlerin sorumlulukları ve bu kişilere uygulanacak müeyyidelerin açıklıkla ortaya konulacağı” vurgulanmış, ancak bu önlemlerin hiç biri, plan dönemleri içersinde gerçekleştirilememiştir.

1999 yılında meydana gelen “İzmit Körfezi” ve “Düzce” depremlerine kadar geçen süre içersinde yapılan yasal düzenlemeler incelendiğinde, 1933 yılından bu yana değişmeyen tek unsurun, yapı denetimi sistemi olduğu dikkat çekmektedir. 1999 yılına kadar olan yasal düzenlemelerde, yapıların proje denetimi yerel yönetimlere (belediye ve valilikler), yapım (inşaat) işlerinin denetimi ise, fenni mesul (teknik uygulama sorumlusu) adı verilen ve piyasa koşulları içersinde serbest çalışan mühendis ve mimarlara bırakılmıştır. Yasal bir zorunluluk bulunmamasına rağmen, zaman zaman ilgili mühendislik ve mimarlık meslek odaları da, belediyelerle yaptığı anlaşmalar gereğince, proje denetimi aşamasına vize uygulamaları ile kısmen katılmışlardır.

Ancak pratikte belediye ve valilikler, siyasal etkiler, çıkar ilişkileri, yeterli teknik eleman ve donanıma sahip olmamaları gibi nedenlerle, proje denetimini dahi yapamaz hale gelmişler, yapım işlerini ise hemen hiç denetleyememişlerdir. Yapım işlerini denetlemesi beklenen fenni mesullerde ise, diploma dışında hiçbir nitelik ve yetkinlik aranmaması, ücretlerini, denetlemekle yükümlü oldukları yapı yüklenicisinden almaları, bu kişilerin faaliyetlerinin hiçbir mesleki denetime tabi olmaması ve yasalarda açık bir sorumluluk ve yaptırım yetkilerinin olmaması gibi nedenlerle, uygulamada etkili hiçbir denetim hizmeti yapamamış ve yapım işleri piyasadaki eğitimsiz, bilgisiz ve ehliyetsiz, usta ve kalfalarda yap-satçı denilen ve kendilerinden hiçbir nitelik aranmayan girişimcilerin insaf ve anlayışına göre devam ede gelmiştir.

Üzerinde yıllardır çeşitli tartışmalar, çözüm yolları arayışları ve yasa taslakları hazırlanmış olmasına rağmen, maalesef 17 Ağustos 1999 İzmit Körfezi ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerine kadar, yapı denetimi konusunda ciddi adımlar atılamamıştır.

Ancak 20 bin civarında kişinin ölümüne, 40 bin kişinin yaralanmasına ve 19 bin civarında yapının tamamen veya kısmen çökmesine ve ülkeye 15 milyar dolar civarında ekonomik kayba yol açan 1999 depremleri üzerine, bu konuda somut adımlar atılmasının gerektiği yetkililerce anlaşılmış ve depremler sonrasında TBMM tarafından Hükümete verilen 4452 sayılı Yetki Kanununa dayandırılarak, 595 sayılı “Yapı Denetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” yayımlanmıştır.

Hemen herkesçe bir reform niteliğinde olduğu kabul edilen bu yeni yapı denetim sisteminin amaçları, Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) gerekçesinde aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir.

- Depremler ve diğer doğal afetlerin yol açabileceği zararların azaltılması için yapı güvenliğinin artırılması,

- Bina yaptıran veya satın alan, tüketici konusundaki kişilerin, kusurlu ve ayıplı inşaatlar nedeniyle uğradıkları can ve mal kaybının azaltılması,

- Denetimsiz ve kaçak yapılaşmanın engellenmesi,

- Yapıların kalitelerinin artırılması, ekonomik ömürlerinin uzatılması ve bakım ve onarım giderlerinin azaltılması,

- Yapım sürecinde görev alan proje müellifi, yapı müteahhidi, şantiye şefi ve yapı denetim kuruluşlarında görev alan mühendis ve mimarların niteliklerinin artması ve yapı sektöründe nitelikli meslek mensuplarının çalışma alanlarının genişlemesi,

- Mühendislik ve mimarlık mesleklerinin saygınlıklarının artması,

- İnşaat sektöründe tüketici bilincinin gelişmesi ve tüketicinin korunması,

- İnşaat sürecinde kusur işleyenlere karşı yaptırımların etkili bir şekilde uygulanması ve devletin hukuk ve adalet düzenine olan inanç ve güvenin artırılması.

Bu KHK’nın verdiği yetkiye dayanılarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca 26 Mayıs 2000 tarih ve 24060 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliği” hazırlanmış ve KHK’nın uygulanmasına 10 Temmuz 2000 tarihinde başlanmıştır. 27 ilde pilot olarak uygulanmaya başlayan bu yeni yapı denetim sistemi, kamu kurum ve kuruluşları tarafından inşa ettirilen yapılarla, tek katlı ve yapı inşaat alanı 180m2 yi geçmeyen müstakil yapıları, kapsamı dışında bırakmıştır. KHK yürürlüğe girmeden önce, bu yeni yapı denetim sistemi ve uygulama esaslarını ilgililere tanıtmak amacıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca, Mayıs-Haziran 2000 aylarında yoğun eğitim ve tanıtım programları uygulanmıştır. Ayrıca, KHK’nın uygulanmaya başlaması ile birlikte, ortaya çıkan sorunlar ve hatalı yorumların düzeltilebilmesi için Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca bir çok genelge yayımlanmış ve KHK ve uygulama yönetmeliğinde açık olmayan veya düzenlenmemiş olan konular, genelgelerle düzenlenmiştir.

- KHK’da prensip olarak, etkili bir yapı denetiminin ancak, bağımsız, deneyimli, yetkili ve sorumlu kişi ve kuruluşlar eliyle sağlanabileceği esası kabul edilmiş, denetim hizmetinin bir ticari faaliyet olmaması ve kar amacı gütmemesinin sağlanması amacıyla, denetim bedellerine standart tarife getirilmiştir.

- Denetim hizmetlerinin ancak nitelikli ve yetkili (uzman) mimar ve mühendisler eliyle yapılması gerektiği prensibi kabul edilmiş ve meslek sahiplerinin uzmanlıklarının belirlenmesinde ilgili meslek odaları yetkili kılınmıştır. Ayrıca “Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun” ile “ Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği Kanunu”nda 601 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişiklik yapılarak, uzman mühendis ve mimar olma koşulları yeniden belirlenmiş, hizmet kalitesini yükseltmek amacıyla, ilgili meslek odalarına, meslek içi eğitim programları düzenleme, mimar ve mühendislik mesleklerinin etik kurallarını ve uzmanlık alanlarını belirleme, üyesi üzerinde etkin mesleki denetim yapma yetkisi verilmiştir.

- Yapı denetim kuruluşlarına izin belgesi verme yetkisi, sistemde görev alan her gurubun temsilcilerinden oluşan, özerk bir “Yapı Denetim Üst Komisyonuna” bırakılmıştır.

- Yerel ölçekte anlaşmazlıkları sonuca bağlamak, yapı müteahhitleri, şantiye şefleri, yapı denetim kuruluşlarının uzman mühendis ve mimarlarına sicil vermek, denetlemek ve sicillerini ilgili meslek odalarına göndererek, mesleki denetimi sağlamak amacıyla il ve ilçelerde, yine sistemde görev alan her gurubun temsilcilerinden oluşan özerk il ve ilçe yapı denetim komisyonları oluşturulmuştur.

- Yapı denetim kavramı genişletilerek yapı denetim kuruluşlarına, yapının yapılacağı zeminin jeoteknik özelliklerinden başlayan, yapıda kullanılacak yapı malzemelerinin standartlara uygunluğu, mimari, betonarme, elektrik mekanik, projelerinin denetimi, uygulamanın etkin denetimi ve şantiye güvenliğine kadar genişleyen bir perspektifte, denetim yetkisi verilmiştir.

- Yapı denetim kuruluşlarının kusur ve hataları nedeniyle yapıda meydana gelebilecek zararları karşılayabilmek ve tüketici konumunda olan mal sahiplerini korumak amacıyla, yapı denetim kuruluşlarına mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu getirilmiştir.

595 sayılı KHK ile getirilen bu yeni yapı denetim sistemi 10 ay süreyle, 27 pilot ilde uygulanmış ve yerleşme aşamasına gelmişken bir siyasi partinin Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine açtığı dava sonuçlanmış ve Anayasa Mahkemesi 24 Mayıs 2001 tarih ve 2001/90 sayılı kararı ile KHK’yı iptal etmiştir.

Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında, “595 sayılı KHK’nın 4, 13, 14, 15, ve 25inci maddelerinin, Anayasanın 91inci maddesine aykırı olarak kanun hükmünde kararname ile mülkiyet hakkına sınırlama getirildiği” gerekçe olarak gösterilmiştir. Bu karar 6 e 5 gibi kritik bir oy çokluğu ile alınmıştır.

Uygulamada büyük bir boşluk yaratan bu karar üzerine Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca, ivedi olarak yeni bir kanun tasarısı hazırlanmış ve bu tasarı TBMM’den süratle geçmiş ve 13 Temmuz 2001 tarih ve 24461 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, yayım tarihinden 30 gün sonra yürürlüğe girmiştir. (4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun)

4708 Sayılı yasanın tarihi ile yürürlüğe giriş tarihi arasındaki bir aylık süre içersinde, Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca, yasanın uygulanabilmesi için gerekli olan, Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları Yönetmeliği hazırlanmış ve 12 Ağustos 2001tarih ve 24491 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.